4 Nisan 2012 Çarşamba


                                               OTİZM EKSİKLİK DEĞİL,FARKLILIKTIR !


 


Down Sendromlu çocuk sahibi ailelerin en büyük düşmanı bilgi eksikliğidir. Bu yüzden, "Down Sendromu nedir?" sorusunu cevaplamaya çalışacağız. Bunu yaparken kullanacağımız bazı terimler size  yabancı gelse de endişelenmeyin, bunların daha doyurucu açıklamalarını gönüllü ailelerimizde bulacaksınız.
En basit tanımıyla Down Sendromu çocuğunuzun vücudundaki hücrelerin 46 yerine fazladan bir kromozoma, yani 47 kromozoma sahip olmasıdır. Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılıktır.
İnsan vücudunu oluşturan hücrelerin çekirdekleri, kromozomlarla birbirlerine bağlanmış olan genlerden oluşmuştur. İşte bu genler ve kromozomlar fizyolojik ve kişilik yapımızın ana unsurlarıdır, dolayısıyla çocuğunuzun fazladan sahip olduğu bir kromozom onun hayatını etkileyecektir. Kromozom anomalilerinin çoğunda embriyo gelişemez. Down Sendromu embriyonun gelişimini tamamlayabildiği bir durumdur.
Çocuğunuzun fiziksel görünümü diğer çocuklardan biraz farklı olabilir, bir takım sağlık sorunları bulunabilir. Fakat unutmayın ki, bazı çocukların sarı saçlı, bazılarının mavi gözlü olması gibi sizin çocuğunuzun da Down Sendromlu olması bir genetik farklılıktır.
Down Sendromu konusunda iki şey kesindir. Birincisi, Down Sendromunun kaynağı anne-baba değildir ve hamilelik öncesi veya sırası olan hiç bir şey çocuğun Down Sendromlu doğmasına yol açmaz. İkincisi, diğer çocuklar gibi Down Sendromlu çocukların da kendilerine özgü kişilikleri, yetenekleri ve düşünceleri vardır. Diğer çocuklar gibi onlar da farklı kişiliğe sahip bir birey olarak büyüyeceklerdir.
Dünyanın her yerinde ve tüm insan ırklarında Down Sendromu mevcuttur ve zamanla ortaya çıkan bir durum değildir. Down Sendromlu insanların, insanoğlunun oluşumundan beri var olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla Down Sendromunu yaşamın doğal bir parçası olarak kabul etmek yanlış olmasa gerek.


Yetimhaneden Oxford’a uzanan ibretlik bir öykü



Dünyaya engelli olarak gözlerini açan Cornel Hrisca için doktorlar birkaç saat ömür biçmiş. Ailesi de onu hastanede bırakıp gitmiş. Yetimhaneye verilen ve Munn çiftinin evlat edindiği 21 yaşındaki Hrisca, azmiyle manevî ailesinin yüzünü hep güldürmüş. Oxford’u kazanması bunun en büyük göstergesi.
Cornel Hrisca, bundan 21 sene önce Romanya’da yetimhaneye bırakılan binlerce çocuktan biriydi. Aynı zamanda kol ve ayaklarından da özürlü olan Cornel, o zaman sefalet içerisindeki yetimhanede ölüm-kalım savaşı veriyordu. Ta ki İngiliz Doreen ve Kenn Munn çifti yetimhaneyi ziyaret edene kadar. Conel’i evlatlık alan aile onu öz çocukları gibi sevdi. Çalışkan ve başarılı olan genç, şimdi dünyanın sayılı üniversiteleri arasında yer alan Oxford’da eğitim alıyor. Psikoloji üzerine yükseköğrenim gören Hrisca, hayata hep pozitif baktığını, sakatlığını hayatta engel olarak görmediğini belirterek, “Bugüne kadar karşılaştığım bütün engeller için bir çözüm yolu buldum. Hiç ümitsiz olmadım.” diyor.
Cornel Hrisca, 1991 yılında dünyaya geldiğinde doktorlar, vücudunun büyük bir bölümünün özürlü olduğunu ve birkaç saat yaşayabileceğini söylemiş. Çocuğun halini gören ailesi onu hastanede bırakıp kaçmış. Çok bakımsız bir yetimhanede yaşam savaşı veren Cornel’in hayatı 4 kız çocuğu olan İngiliz Munn çiftinin ziyaretiyle değişmiş.
Doreen Munn, o günkü ziyaretlerini şöyle anlatıyor. “O zamanki Romanya şartları çok kötüydü. İlk geldiğimde kendimi 50 yıl öncesindeki Avrupa’da gibi hissettim. Çocukların olduğu yere ilk girdiğimde büyük bir şok yaşadım. 150 çocuk elbisesiz, çok kötü koşullarda yaşıyorlardı.” Kenn Munn ise yetimhaneye girdiklerinde doktorların kendilerine Cornel’in acilen ameliyat olması gerektiğini söylediğini anlatıyor. İmkânları olmadığı için o gün geri dönmek zorunda kalan Munn çifti özel bir hastaneden destek alınca Cornel’i tedavi ettirmiş, sonra da evlat edinmiş.
Son derece zeki olan Cornel Hrisca da yeni ailesinin yüzünü hep güldürmüş. İlk ve orta dereceli eğitimini üstün başarılarla tamamlayan Hrisca, şimdi eğitimine Oxford Üniversitesi’nde devam ediyor. Gelecekte kendisi gibi zor durumdaki insanlara yardım etmek istediğini vurgulayan Cornel, “İnsanlara hiçbir zaman umutsuz olmamalarını tavsiye ediyorum.” diye konuşuyor